12 Mayıs 2010 Çarşamba

KAHVE BAHANE, OTEL ŞAHANE

Bütün kahvelerle aram iyi olmuştur ama benim için kahvenin ifade ettiği mis kokulu Türk kahvesidir. Hayatımda önemli bir rolü vardır kahvenin, mesela hep bir 'kahve' içmek için uğrarım arkadaşlarıma, en yoğun işlerime 'kahve' içmek için ara veririm. Çocukları uyuttuktan sonra eşimle karşılıklı içtiğimiz birer fincan kahve günün bütün yorgunluğunu üzerimizden atmaya yeter.

Ama kahve içmek için bulduğumuz öyle bir yer var ki, orada kahve bahanedir asıl amaç şahane atmosferdir.

Four Seasons Hotel Istanbul at Sultanahmet > Central courtyard with outdoor patio of Seasons Restaurant.

Bahsettiğim yer Four Seasons Hotel, İstanbul.

Four Seasons Hotel Istanbul at Sultanahmet > Angled view of facade of Hotel from street level (vertical shot).

Yıllar önce bu otelle ilgili bir belgesel seyretmiştim. Binanın tarihi inanılmaz anılarla doluydu. Bildiğiniz gibi eskiden pek çok ünlü ismin de konakladığı bir hapishaneydi, şimdilerde ise çok şık ve çok konforlu bir otel! Sizce de ironik değil mi?

Four Seasons Hotel Istanbul at Sultanahmet > View of courtyard and Blue Mosque from only two guest rooms – foreground table-top set-up.


Her fırsat bulduğumuzda binanın ortasındaki büyük avluya tanzim edilmiş şahane bahçede kahve içmek bizim için bir alışkanlık oldu. Kahvenin şu şık sunumuna bakarmısınız.


Yukarıdaki görüntüde bir eksik var, o da kahveyle birlikte servis edilen minik lokumlar.
Kızım ve oğlum birbirleriyle yarışırcasına, hayatlarında ilk kez lokum görmüş gibi saldırdıkları için şu an görüntüde yoklar.

Tarihinin,şahane bahçesinin, şık kahve sunumlarının,  Sultanahmet meydanına ve camiine yakınlığının yanısıra daha pek çok şey var bu otelde beni çeken. Bir kere otelin her köşesinde orkideler, güller, mis kokulu çiçekler karşılıyor sizi.Tek bir güle bile dayanamayan beni o çiçekler arasında bir düşünün.

 

Otelin kapısına yöneldiğiniz anda sıcak bir gülümsemeyle sizi karşılayan ve otelde kaldığınız süre boyunca size dünyanın en önemli insanı gibi davranan muhteşem çalışanları, havaların ısınmasıyla cam sebillerde sundukları elma, limon veya nane aromalı buz gibi suları, her adımınıza eşlik eden temizlik, özen, samimiyet, şıklık, çocuklarımızın uygunsuz her davranışına gösterdikleri sabır, ve dahası...

Geçmiş yıllarda Avrupa'nın en iyi oteli seçilmiş olması benim için şaşırtıcı değil.

Evimden başka bir yerde yaşamam gerekse tek tercihim olurdu bu otel, tabi param yeterse.

Henüz ziyaret etmediyseniz bence bu deneyimi yaşamalısınız.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben de birkac yil once is nedeniyle Jane Wiedlin ile tanismistim(belki hatirlarsiniz, kendisi Belina Carlisle (La Luna sarkisi cok meshurdu) ile birlikte ayni grupta sarki soyluyordu, bana Turk oldugumu ogrenice demisti ki dunyada onca otelde kaldim ama Turkiye de ki Four Seasons en guzeliydi. Yani Cigdemcim sen en guzel oteli kesfetmissin..Biz de bu deneyimi yasariz yakinda insallah..