24 Ağustos 2010 Salı

AY DEDE EVİN NEREDE?


Ay Dede bizim evde her gün ismi geçen yakın ve çok sevilen bir aile dostu gibi. Oğlum da bu yaşlardayken bayılırdı, şimdi kızım da havanın kararmaya başladığını farkettiği an, o küçücük kafasını göğe kaldırıp dakikalarca Ay Dede arıyor. O gün henüz görüş alanımızda değilse başlıyoruz şarkı söylemeye:

Ay Dede 
evin nerede?
iki taşın arası
yağ getir bal getir
ben yiyim sen bak
senin adın tombak!

Sonra tekrar arıyoruz Ay Dede yi hala yok, bu sefer meraklı gözlerle soruyor:

Anne, Ay Dede nerede? Uyuyor mu? Evine mi ditti?

Nedendir bilmem, ayın bir sempatisi var. Bu yüzden de çok kullanılan bir figür. 



Çok yakın bir zamanda kuzenim in bir bebeği olacak. Yeni evli çiftimiz de aileler de bebek için çok heyecanlı. Ben de bir kapı süsü yaparak hazırlıklara katkı da bulunmak istedim. Daha önceki kapı çelenklerinden farklı bir şeyler yapmak istedim. Anneciğimin önerisiyle mavi beyaz bir aydede tasarladık.

Çok başarılı fotoğraflar çekememişim ne yazık ki, ama bence şık ve değişik oldu.



Tabi tüllerle süslenmiş bir kapıda, bir de içine oturtacağımız bebek veya ayıcık eklenince çok daha şık görünecek. 

Anne ve babasının bebeklerine hayırla kavuşmaları dileğiyle.

20 Ağustos 2010 Cuma

EVCİL HAYVAN ALMAK YADA ALMAMAK ???


Bütün çocuklar mı hayvan delisi yoksa benimkiler mi fazla seviyor hayvanları bilemiyorum. Neredeyse börtü böceği bile evlat edinip evimize alacağız. Oğlum yıllardır bir köpek sahibi olma hayalleri kursa da evin içinde bir köpeği mümkün değil kabul edemeyeceğimden vazgeçti bu sevdadan. Neyse ki dayımız bahçeli evine taşınmasının ardından bir de köpek edindi de böylece bizimkiler de köpek özlemlerini biraz olsun giderdiler. 



Ama kendi hayvanlarına sahip olmaktaki ısrarları sona ermedi. Bir pazar günü benden habersiz annaanneleri ve büyükbabalarını da ayartıp evcil hayvan satan bir dükkana gitmişler.

Kızım içeri girer girmez yavru bir tavşanı kucaklayıp, bir daha da bırakmamış.
Oğlum da kendine bir muhabbet kuşu seçmiş.

Kuşumuz fıstık yeşili olduğu için adı Fıstık oldu. Kuşumuzun fotoğraflarını başka bir makineyle çektiğim için burada yok. 


Tavşanımızın adı ise Şeker oldu. Ama ne şeker... Zavallı tavşancık sürekli kucakta. Hele ilk günler merakından kızım çekiştirmediği yerini bırakmadı hayvanın. Aynı günün akşamı elinden zorla alıp geri götürdüm ama geri almadılar maalesef. 

Zamanla tavşan kızıma, kızım da tavşanıma alıştı neyseki. Ama bu süre içinde pek çok macera yaşadık.

Mesela tavşanın ilk defa çiş yaptığına şahit olan kızım önce ağladı sonra da tavşanı kucaklayıp klozete koştu. Son anda yetişmesek hayvancağızı klozete atacakmış, çişini oraya yapmayı öğrensin diyeymiş.

Artık uykusu geldi hadi yuvasına götürelim tavşanı dediğimizde ninni söyleyip, kucağında sallamadan bırakmıyor Şeker'i. O da gerçekten uykusu geldiğinden mi yoksa kızımdan bezdiğinden mi hemen kapatıveriyor gözlerini.

Tamam çok sevimliler, çocukların hayvanları sevmesi, onlarla vakit geçirmesi de çok güzel ama sorumlulukları, temizlikleri, bakımları epeyce zor.

Bilemiyorum, evcil hayvan almalı mı almamalı mı?

19 Ağustos 2010 Perşembe

BİRLİKTE NİCE YILLARA

Dostlarla kutlanan doğum gününün ertesinde asıl doğum günü olan 15 Ağustos ta eşimle birlikte başbaşa bir iftar yemeğiyle kutlamamızı yaptık.

Erciyes'in eteklerinden Ali Dağ'ı

Boğaz manzaralı olmasa da muhteşem bir doğa manzarası olan ve daha da önemlisi Erciyes Dağı'nın eteklerinde konumlandırılmış olmasından dolayı son derece serin akşamların yaşandığı şık bir restoran seçtim.

Pek seçilemese de bu da hemen iftar öncesi kuşbakışı Kayseri manzarası



Şıklığı, manzarası, muhteşem havasının yanısıra yemekler de enfesti.

Üstelik işletme bunlarla da yetinmeyip çok hoş bir Ramazan  programı hazırlamış.

Fasıl grubu ardından semah gösterisi ve final de gölge oyunu sahnelendi.

Özel günlerde başbaşa yemek yemeyi adet edindiğimizden bu sefer de çocukları annaannesi ve büyükbabasına emanet etmiştik. Ancak programı görünce babalarının da benim de çocuklarımız olmadan içimize sinmedi. Ramazan bitmeden bir kere de onlarla bu keyifli iftar yemeğini tekrarlamaya karar verdik.

Yemeğin ardından ailelerle birlikte tekrar bir kutlama yapıldı.


Bu sefer pastamızı eşimin babası hazır almıştı. Uğur böceği pastamız amacına ulaşıp çocuklar, özellikle de kızım tarafından çok ilgi gördü.

Bu ikinci pasta kesme töreniyle bu seneki 15 Ağustos kutlamalarımız sona ermiş oldu.

İnşallah daha nice yıllar hep beraber sağlık, huzur, mutlulukla doğum günleri kutlamayı kısmet etsin Yüce Rabbim.

Biraz geç de olsa bir kere daha iyi ki doğdun canım sevgilim.

İyi ki varsın.

Hiç şüphem yok ki annen seni benim için doğurmuş. Senden başkasıyla mutlu olamazdım.

Ve ben de senin için, seninle bu dünyada varım.

Çocuklarımızla, ailelerimizle, sevdiklerimizle daha nice yıllar mutlu kalmak dileğiyle...

Seni Çok Seviyorum

15 Ağustos ayrıca canım arkadaşım Hayriş'imin de doğumgünü. Buradan bir kez daha 'iyi ki doğdun Hayriş'im'

17 Ağustos 2010 Salı

KIRK BİR KERE MAŞALLAH


15 Ağustos sevgili eşimin doğumgünüydü. Her sene olduğu gibi bu sene de arka arkaya birkaç gün sürdü kutlamalarımız. 

Doğum günümüzün bir gün öncesinde, sevgili arkadaşım Gonca bizi iftar yemeğine davet etmişti. 

Bu fırsatla dostlarımızla da bir kutlama yapmak amacıyla doğumgünü pastamızı yapıp gittik, iftar yemeğine.

Çok sade beyaz kremalı, pembe kekli pastamızın üzerini gerçek güllerle süsledim. Bahçemizdeki güllerin zamanı geçmek üzere olduğu için pek iç açıcı bir görüntü elde edemedim ama pastaya romantik bir görüntü vermeyi başardım sanırım.


Güllere gelince aylık bir düğün dergisinde,çok şık bir düğün pastasının üzerinde görmüştüm.Yapılışını bir köşeye yazmıştım, kısmet kocacığımın doğumgünü pastasınaymış. Nasıl yaptın derseniz: Gülleri güzelce yıkayıp yumurta akına ve şekere bulayıp çok düşük ısıda fırında kuruttum.

Tabiki güller sadece görsel amaçlı, lezzete bir katkıları yok. Ancak gülün reçeli yapıldığına göre, sanırım güller de yenebilir. Tadı nasıl derseniz, hiçbir fikrim yok.

Biz bir zamanlar sadece sekiz kişiydik

İşte bu da yaklaşık on yılın sonunda ulaştığımız resim
Sekiz şeker çocuğun katılımıyla toplam on altı kişiyiz artık 

Gonca'cığımın harika yemekleri, bahçenin huzur dolu atmosferi, dostların sıcak muhabbeti ve çoluk çocuk hepberaber yaptığımız doğumgünü kutlamasıyla unutulmayacak bir iftar yemeğiydi.

Molu Ailesi herşey için teşekkürler.

Bunlar da bizim şimdiden camlara tırmanmış cadı kızlarımız
sırasıyla Ecesu-Burcu-Didem
bir tek en küçüğümüz Ceyda mız eksik
O da bir ayaklansın cadı grubuna katılacak

13 Ağustos 2010 Cuma

HÜZÜNLÜ GRİNİN HAVAİ PEMBEYE AŞKI


Pembeye olan tutkulu aşkımdan defalarca kez söz etmiştim. Evimin oturma odası pembe ve yeşil, antresi pembe ve mor ve salonum pembe ve krem...Sanırım bu kadarı bile pembe aşkımın boyutlarını anlatmaya yeter.

Tabi kıyafetlerimin de çoğu pembe ağırlıklı idi ta ki annem ve arkadaşlarımdan sonra eşim de artık pembe dışında renkler de kullansan mı acaba diyerek nazikçe beni uyarana dek.

Bu uyarıyla öyle bir renk arayışına girdim ki, ortaya rengarenk kıyafetler çıktı.

Ancak bu sefer de pembeyi ihmal ettiğimi farkettim. En son Betty Boop tişörtüm pembeymiş.

Aceleten pembe kumaş arayışına girip kendime pembe ve griyle bir kombin tasarladım.

Pembe bence her renkle kullanılabilir ancak her ton pembenin her ton griyle inanılmaz bir uyumu var. İşin içine bir de gümüş gri girince bence çok şık bir kombinasyon ortaya çıkıyor.



Gömlek için oldukça emek harcadım. Bu volanlı gömleklere belki siz de rastlamışsınızdır. Gömlek patı boyunca uzayan volan göğüste bir güle dönüşüyor. Bence harika bir tasarım.




Ben bu tasarıma farklı bir yorum katıp volanı pembe ve gümüş gri olarak iki renkli yaptım.



Kollara da ayrıca dikkat. 



Tabiki her kombin de olduğu gibi en önemli parça olan ayakkabılarıma da ayrıca dikkatinizi çekerim.

Evet aylar sonra yepyeni bir pembe kıyafetim oldu, çok mutluyum.

Herkese mutlu haftasonları...

12 Ağustos 2010 Perşembe

KARŞINIZDA MOR KOMBİNİM


En yeni takıntım renkli pantolonlardan size bahsetmiş, turkuaz kombinimi de sizinle paylaşmıştım.

Yeni pantolonum mor.

Aslında aklımdaki çok farklı bir renkle kombinlemekti, mesela pembe, sarı, kırmızı yada yeşil.

Ancak pantolonu dikince renk bana çok parlak geldi ve başka bir iddialı renk kullanmaya cesaret edemedim.


Pantolonumla kullanabileceğim birşey ararken farkettim ki ben mor tonlarında amma çok kıyafet dikmişim.


İşte bunlardan birkaçı. Bana sorarsanız ilk fotoğraftaki kombin en şık oldu.

Sizce?

11 Ağustos 2010 Çarşamba

HOŞGELDİN YA ŞEHRİ RAMAZAN

Hoşgeldin Ramazan...

Bereketinle, hayrınla, sevincinle, hikmetinle....
Elin, kolun dolu geldin.
Kimbilir bu sene kimlere ne güzellikler,  ne hayırlar getirdin.

İnşallah biz de o şanslı kullardan oluruz,  en çoğundan nasipleniriz Ramazan'dan.

Daha önce de bahsetmiştim, yılın en çok sevdiğim dönemidir Ramazan.
Benim için huzur, sabır, sükunettir,
aile, dostluk, sevgidir,
yardımlaşma, paylaşmak, paylaştıkça çoğalmaktır,
benim için şölen, bayram, kutlama,
bedenen, ruhen arınmaktır Ramazan.

Artık her gün özenle, sevgiyle, sabırla kurulmuş sofralar bekler bizleri,
aileyle, dostlarla zenginleşen akşamlar misafir eder.

Bu sene Ramazan çok kıymetli diyorlar.
Malum günler uzun, hava sıcak...

Kıymetini bilelim o zaman,
hakkını verelim...

Herkese hayırlı Ramazanlar !

5 Ağustos 2010 Perşembe

TURKUAZ KOMBİNİM


Nerede ne zaman gördüm de aklıma takıldı bilmiyorum ama uzun süredir turkuaz bir pantolon dikmek istiyordum.
Ama ne yazık ki bir türlü turkuaz renkte pantolonluk kumaş bulamıyordum.

Geçenlerde renk renk pantolonluk kumaşlar buldum. Tabi hemen önce turkuaz sonra da bir kaç farklı renginden aldım. 

Turkuaz pantolonumu, kumaşı eve getirir getirmez diktim.


Üzerine kombinlediğim siyah bluz ise yine Burda dergisinden aldığım bir model.

Modeli aslında asimetrik tek omuz ancak diğer omuza da büzgülü bir parça koyarak hem rahat kullanım hem de orjinallik sağlamışlar. Bu yaz için en favori modelim diyebilirim. Bu modeli kullanarak tasarlanacak bir kaç kıyafet daha var aklımda.



Ayakkabılar ve kolye 'Jeunne&Belle'in indiriminden.


Renkli pantolonlarımı dikmeye devam edeceğim.

Sırada mor ve sarı var. 

Üstelik üst kombinleri için de zıt renkler kullanmayı düşünüyorum.

Herkese serin günler dileğiyle....

3 Ağustos 2010 Salı

STRAPLEZ ELBİSE


Sıcak sıcak sıcak......

Sanki hiç bu kadar sıcak olmamıştı!

Bütün bir yazı of demeden geçirdiğimiz evimiz bu sene ateş topu adeta.

Bu sebeple devamlı gezme modundayız, nereyi serin bulduk oradayız.

Çok fazla evde oturamadığımdan, yeni şeyler tasarlayıp paylaşamıyorum sizlerle.

 Zaman buldukça dikiş dikiyorum.

Sizi bilmem ama ben straplez elbiseleri, bluzları çok seviyorum. Mesela son yıllarda aldığım bütün mayoları straplez almışım. Bu sene tatil için valizimizi hazırlarken farkettim.

Her ne kadar straplez için uygun geniş omuzlarım olsa da maalesef kas değil ama yağlardan oluşan pazularım var. Bu sebeple giyemiyorum straplez.

Burda dergisinin Temmuz sayısında çok şık bir elbise modeli görünce dayanamadım. Yakışmasa da, bir straplez elbisem olsun diyerek bu elbiseyi diktim.

Elbisenin kumaşını kayınvalidem vermişti. Tahminimce çok eski bir kumaş.


Elbisemi dış mekanlarda da rahatça giyebilmek için üzerine beyaz penyeden kısa bir ceket diktim. Modeli tamamen benim tasarımım.


Ayakkabılara gelince, birkaç yıl önce İstanbul'da Kadıköy Pazarından almıştım.

Yaklaşık 50 TL gibi bir fiyata komple bir kıyafet yaptım.

Askıda çok da anlaşılmıyor ama fena olmamış değil mi?