31 Mart 2010 Çarşamba
BAHARA MERHABA
Sabahları kuş sesleriyle, odaya dolan günışığıyla uyanmak, serin akşamüstlerinde çocuklarla park gezintileri yapmak,en güzeli de üzerine hafif bir ceket alıp atmak kendini sokaklara...
İtiraf ediyorum ben baharcıyım! Yaz akşamlarını, deniz tatillerini, kumsal sefalarını da çok sevsem de bahar başka.
İnsanın içi heran kıpır kıpır ..
Baharın gelişinden fazlasıyla memnun olan ben bu hafta can arkadaşlarıma sade, çiçek kokulu, sarı yeşil bir bahar masası hazırladım.
Herbiri ayrı bir çiçek güzelliğindeki canlarım da masama renk kattılar.
Çiçek kokulu baharların hayatlarımıza da tazelik katması dileğiyle.
Kızlar öpüldünüz...!
30 Mart 2010 Salı
HOŞGELDİN BEBEK
29 Mart 2010 Pazartesi
KURALLAR BOZULMAK İÇİNDİR!
Okulun ilk günlerinde sıkça okulda oğlumu ziyaret ediyordum. Bu ziyaretlerin birinde oğluma kek yapıp götürmüştüm. O sırada sınıfta olan arkadaşları 'Bize kek getirmedin mi?' diye sorunca çok üzülmüştüm. Bir hafta sonra da oğlumun doğumgünüydü. Öğretmenimize oğlumun doğumgününde bir pasta yapıp getirsem, hep beraber beslenme tenefüslerinde yeseler uygun olur mu diye sordum, o da doğumgünü kutlamasına izin olmadığını söyledi. O zaman doğumgünü pastası olmasın sınıf için yapılmış bir pasta olsun dedim. Yine de yönetime bir danışmam gerek dedi. Doğum günü tarihini verdim ve sizden haber bekliyorum dedim. Bir haber çıkmayınca ben cevabın olumlu olduğunu düşünüp o gün pastamı yaptım, üzerine de sınıfın ismini yazdım. O koca kremalı pastayı okula kadar taşıdım, koridor da elimde pasta ders bitimine kadar bekledim ve ders bitiminde öğretmenimiz ne dedi dersiniz: Kusura bakmayın yönetim izin vermiyor.
Tamam ben de hatalıyım, tekrar arayıp sormalıydım ama pastayı yapıp oraya kadar gelmiştim. Her zaman yaptığım gibi anında demoralize olup vazgeçtim herşeyden. Belki ısrar edebilirdim, belki yönetimle konuşup onay alabilirdim ama bir kere vazgeçmiştim işte. Pastamı alıp aynen geri döndüm. Sonuçta olan kuzucuklara oldu, onlar için özenerek yaptığım pastayı yiyemediler. Akşam biz ailece bir kutlama yapıp afiyetle yedik pastamızı.
Üzerinden aylar geçti ve ben bu olayı unuttum.Ta ki geçen hafta oğlum okuldan telaş içinde dönüp daha merhaba bile demeden 'anne bugün ben pizza yiyebilirmiyim, okulda bir arkadaşıma annesi pizza getirdi' diyene kadar. Olayın ayrıntılarını sorunca öğrendim ki, sadece meyve ve kuruyemişten oluşan beslenmesini o sabah unutan bir arkadaşına annesi ve babası pizza yaptırıp getirmişti ve öğretmenimiz o pizzanın sınıfa girmesine ve hatta o pizzanın yirmi kişilik sınıfta bir kaç kişi tarafından yenmesine izin vermişti. Benim oğlumla birlikte büyük çoğunluk mis gibi pizza kokusuyla yetinmiş ve eve gelene kadar zor sabretmişti.
Tabi hemen pizza ısmarlandı ve benim burkulmuş yüreğimi sızlatarak iştahla, ilk kez son dilimine kadar, yendi.
Şimdi soruyorum bir yanda benim bütün sınıfa ellerimle yaptığım pasta, diğer tarafta sadece bir kişiye yaptırılmış mis kokulu pizza.
Sinirlenmekte haksızmıyım?
Evet sinirlendim, kızdım ama daha çok da incindim.
Haksızmıyım?
Pastaya gelince kek karışımına parça çikolata, fıstık ve nugat parçaları katılıp, büyük fırın tepsisine döküldü. Pişen kek iki büyük, iki küçük parçaya ayrıldı. Her katına krema ve kremşanti karışımı sürüldü. Bir kısmı ayrılan kremşanti dört ayrı gıda boyasıyla renklendirildi ve pasta süslendi. Ayrıca renkli bonibonlarla biraz daha renk katıldı.
25 Mart 2010 Perşembe
BALON AVİZE VE KANEVİÇE BOY TABLOSU
Oğluşumun odasını hazırlarken yaptığım tek şey dergi karıştırıp mobilya, aksesuar perde seçmek ve almaktı. Odada özgün olan ve bizim elimizden çıkan sadece iki şey vardı: Balon Avize ve Kaneviçe Boy Tablosu.
Balon avizenin farklı bir modelini ben çok ünlü bir modacının kataloğunda görmüştüm ve afaki bir fiyatı olduğu için içimde kalmıştı.
Anneme anlatınca, hayatım boyunca beğenipte almaya gücüm yetemeyen herşeyde olduğu gibi, 'üzülme kızım ben yaparım' dedi ve odanın perdesinden ve fonundan balon avizeyi dikti. O zamanlar balona küçük bir palyaço yerleştirmiştik şimdiler de ise oğluşum 8 yaşında kocaman bir delikanlı olduğu için, toy story'deki BUZZ balonda uçma keyfini yaşıyor.
Kızıma hamile kalınca onun odasına da böyle bir avize yapmak istedim. Ben biraz daha kolaya kaçıp balon kısmını kağıt avize kullanarak yaptım sadece sepet kısmını diktim. Balondan sarkan aksesuarları da kız odasına uygun daha cicili bicili şeyler seçtim. Oğlumun avizesinde sarkan kurdelelerin ucuna maviş nazar boncukları bağlamıştık.
Kızımın avizesini ilerde ayrıntılı anlatacağım inşallah.
Kaneviçe boy tablosuna gelince onu da annem bir arkadaşında görüp işlemeye heves etmişti. İlk gördüğümde ne yalan söyleyeyim gereksiz gelmişti bana. Annem gözündeki bir rahatsızlıktan dolayı işlemekte zorlanıp yarıda bırakınca, emeği zayi olmasın diyerek ben devam ettim ve böylelikle de fark ettim ki benim ellerim bu işlere yatkın. Ayrıca işlerkende çok hoşuma gitti, ortaya çıkan şey beni çok çok mutlu etti.
Oğluma ziyarete gelen herkese büyük bir gururla gösterdim eserimi hala da çok seviyorum boy tablomu.
Kağıt üzerinde verilecek bir örnek yok ne yazık ki elimde. Ancak isteyen olursa tekrar işleyebilirim, hem de zevkle.
Bebişlerimiz için herşeye değer.
21 Mart 2010 Pazar
DERİ RUNNER VE BONCUK SUPLALAR
bir ipin iki ucundan çekerek boncukları germelisiniz. Çok fazla gererseniz daireler bozulabilir gevşek bırakırsanız da boncukların oluşturduğu yuvarlağın şekli bozuluyor. İşlem bitince kurumaya bırakıp daha sonra da üzerinde kalan ipleri temizlemek gerekiyor.
19 Mart 2010 Cuma
HEPİMİZİN DOĞUMGÜNÜ
HEPİNİZİ ÇOOOOK SEVİYORUM...!
11 Mart 2010 Perşembe
HERŞEYİN BAŞI SAĞLIK
Bilgisayarın başına geçmek aklıma bile gelmedi. Son bir kaç aydır ani tansiyon yükselmeleri yaşayan babama bir teşhis koymadılar ve en son çare anjiyo yapmaya karar verdiler.
Doktorlara sorarsanız son derece basit ve sıradan bir işlem. Ancak benim delikanlı babam için hasta olduğunu kabullenmek, günlük bir ilaç kullanmak bile o kadar zor ki.
Henüz onbir yaşındayken babasını kaybetmiş, kırkiki yaşındaymış babası öldüğünde.. Ömrü boyu üç kızkardeşi ve annesinin sorumluluğu sırtında yaşamış ve ölesiye korkmuş hastalıktan.
Şükürler olsun ki bu yaşına kadar ciddi bir rahatsızlığı olmadı herhangi bir cerrahi müdahale geçirmedi. Dolayısıyla anjiyo olması gerektiğini kabul etmesi bile çok zor oldu babam için ve nihayet salı günü operasyon gerçekleştirildi.
O yeşil önlüğü giyince koptu sanki bizden başını kaldırmadan yüzümüze bakmadan gitti anjiyo salonuna.
O an onu öyle iyi anladım ki kalbim koptu sanki yerinden.
İlkinde pek aklım ermedi ama ikinci kez doğuma giderken, üzerimde o yeşil önlük arkamda oğlum, sevgili eşim, annem, babam, kardeşim .... Öyle zor olduki gitmek, sanki herkesi ardımda bırakıvermişim gibi, bir daha uyanamayacakmışım gibi...
Zordur biliyorum, hem de çoook!
En basit işlem için bir haftadır hayat bizim için durdu, Yüce Rabbim beterinden saklasın. Neyse ki korkulacak bir sonuç çıkmadı, herşey yolunda. Benim delikanlı babam da hastanede olmaya dayanamayıp, biraz da rahatlayarak gece dörtte hastaneden kaçtı ve ertesi gün de işinin başına döndü.
Herşeyin başı sağlık...
İnsan hayatındaki her değer sıfırlarla ifade edilirmiş, sağlık ise o sıfırların başına gelip herşeyi anlamlandıran '1' miş. Sağlığın yoksa sahip olduğun herşeyin değeri sıfır.
Hepinize sağlıklı, huzurlu uzun ömürler dileğiyle.