29 Mart 2010 Pazartesi

KURALLAR BOZULMAK İÇİNDİR!

Oğluşum bu sene ilkokula başladı. Üç yıldır okula gidiyordu zaten ama ilkokula başlamak farklıydı. Okulu seçmek başlı başına büyük bir olaydı zaten bizim için. Üzerinde aylarca düşündük, araştırdık, tartıştık ve nihayetinde bir karara vardık. Kaydımızı yaptırırken öğrendik ki bu sene beş ayrı sınıf açılacaktı ve öğrencilerin sınıflara ve öğretmenlere dağılımı noter huzurunda kurayla yapılacaktı. Bana göre ilkokul öğretmeni bir çocuğun okulu, ders çalışmayı sevmesinde en büyük etkendir. Bu kadar önemli bir seçimin kurayla belirlenecek olması bütün yaz bizi gerdi. Neyse ki şansımıza son derece güven uyandıran, donanımlı, hoşgörülü, demokrat, disiplinli, kibar, çocuk psikolojisinden de veli psikolojisinden de çok iyi anlayan bir öğretmen kısmet oldu oğlumuza. Daha ilk günden ailecek sevdik öğretmenimizi, zamanla da daha çok benimsedik. Çok şükür herşey gayet güzel devam ediyor.

Okulun ilk günlerinde sıkça okulda oğlumu ziyaret ediyordum. Bu ziyaretlerin birinde oğluma kek yapıp götürmüştüm. O sırada sınıfta olan arkadaşları 'Bize kek getirmedin mi?' diye sorunca çok üzülmüştüm. Bir hafta sonra da oğlumun doğumgünüydü. Öğretmenimize oğlumun doğumgününde bir pasta yapıp getirsem, hep beraber beslenme tenefüslerinde yeseler uygun olur mu diye sordum, o da doğumgünü kutlamasına izin olmadığını söyledi. O zaman doğumgünü pastası olmasın sınıf için yapılmış bir pasta olsun dedim. Yine de yönetime bir danışmam gerek dedi. Doğum günü tarihini verdim ve sizden haber bekliyorum dedim. Bir haber çıkmayınca ben cevabın olumlu olduğunu düşünüp o gün pastamı yaptım, üzerine de sınıfın ismini yazdım. O koca kremalı pastayı okula kadar taşıdım, koridor da elimde pasta ders bitimine kadar bekledim ve ders bitiminde öğretmenimiz ne dedi dersiniz: Kusura bakmayın yönetim izin vermiyor.

Tamam ben de hatalıyım, tekrar arayıp sormalıydım ama pastayı yapıp oraya kadar gelmiştim. Her zaman yaptığım gibi anında demoralize olup vazgeçtim herşeyden. Belki ısrar edebilirdim, belki yönetimle konuşup onay alabilirdim ama bir kere vazgeçmiştim işte. Pastamı alıp aynen geri döndüm. Sonuçta olan kuzucuklara oldu, onlar için özenerek yaptığım pastayı yiyemediler. Akşam biz ailece bir kutlama yapıp afiyetle yedik pastamızı.

Üzerinden aylar geçti ve ben bu olayı unuttum.Ta ki geçen hafta oğlum okuldan telaş içinde dönüp daha merhaba bile demeden 'anne bugün ben pizza yiyebilirmiyim, okulda bir arkadaşıma annesi pizza getirdi' diyene kadar. Olayın ayrıntılarını sorunca öğrendim ki, sadece meyve ve kuruyemişten oluşan beslenmesini o sabah unutan bir arkadaşına annesi ve babası pizza yaptırıp getirmişti ve öğretmenimiz o pizzanın sınıfa girmesine ve hatta o pizzanın yirmi kişilik sınıfta bir kaç kişi tarafından yenmesine izin vermişti. Benim oğlumla birlikte büyük çoğunluk mis gibi pizza kokusuyla yetinmiş ve eve gelene kadar zor sabretmişti.

Tabi hemen pizza ısmarlandı ve benim burkulmuş yüreğimi sızlatarak iştahla, ilk kez son dilimine kadar, yendi.

Şimdi soruyorum bir yanda benim bütün sınıfa ellerimle yaptığım pasta, diğer tarafta sadece bir kişiye yaptırılmış mis kokulu pizza.

Sinirlenmekte haksızmıyım?

Evet sinirlendim, kızdım ama daha çok da incindim.

Haksızmıyım?

Pastaya gelince kek karışımına parça çikolata, fıstık ve nugat parçaları katılıp, büyük fırın tepsisine döküldü. Pişen kek iki büyük, iki küçük parçaya ayrıldı. Her katına krema ve kremşanti karışımı sürüldü. Bir kısmı ayrılan kremşanti dört ayrı gıda boyasıyla renklendirildi ve pasta süslendi. Ayrıca renkli bonibonlarla biraz daha renk katıldı.


Hiç yorum yok: