23 Eylül 2010 Perşembe

NE ZOR İŞMİŞ ANNE VE BABA OLMAK!

Çocukken hatırlıyorum, sürekli sokakta oynardık biz. Öyle oyuncağımız falan da yoktu. Taştı topraktı, toptu bisikletti derken akşam olurdu. Anneciğim taa sekizinci kattaki küçücük evimizin penceresinden seslenirdi kardeşimle bana; 'hadi artık hava kararacak, babanızın eve geliş saati, çabuk eve...'

Ne çok eğlenirdik. Sokak arkadaşlarımızın çoğuyla hala görüşüyorum. Hepsi evlenip çoluğa çocuğa karıştı. Bir araya elince yaptığımız yaramazlıkları hatırlayıp saatlerce gülüyoruz.



Çocukluğumun geçtiği o evden sonra başka bir eve taşındık, sonra bir başkasına... Ama ben hala bütün rüyalarımı o evde görürüm, bir türlü kopamam o evden. Orada hep mutlu olmayı, çocuk olmayı hatırladığım içindir herhalde diye düşünürüm.

Şimdi bizim, o birkaç uyduruk ama çok kıymetli oyuncaklarımızla, arkadaşlarımızla, toz toprak içinde geçirdiğimiz çocukluğumuzu, kendi çocuklarımın yaşadığı çocuklukla kıyaslıyorum. Bize göre ne kadar çok imkan var ellerinde ama ne kadar da zor mutlu oluyorlar.



Bir kere neredeyse devamlı ya okulda ya evde dört duvar arasındalar. Öyle çok koruyup, sarıp sarmalıyoruz ki onları, arada bir parka götürdüğümüzde bir bahçeye çıkardığımızda nasıl oynayacaklarını bile bilmiyorlar. Bizim evimizin önünde trafiği yoğun bir cadde vardı, caddenin karşısında da pek tekin olmayan insanların da takıldığı bir park. Buna rağmen annelerimiz bizi sokağa salardı, hem de hava kararana kadar. Ben ise pek çok güvenlik önlemi alınmış ta olsa yalnız mümkün değil de, gözümün önünde bile rahatça salamıyorum çocuklarımı sokağa. Dünya mı daha güvensiz bir yer oldu yoksa biz mi daha güvensiziz???




Bir de sınırsız imkan sorunu var tabi. Sınırsız imkan ve sorun diyorum ne büyük tezat öyle değil mi? Maalesef en azından benim için öyle. Doğdukları andan itibaren ne isterse alınıyor artık çocuklara, hatta istemeden alınıyor. Sonuç; memnuniyetsizlik. Her oyuncak en fazla bir günlük ilgiyi hak ediyor sonrası oyuncak yığınına katılan eskilerden biri oluyor. 



Bir de teknolojinin sunduğu sınırsız imkanlar var: oyun konsolları, bilgisayar oyunları, iletişim siteleri, cep telefonları vs.

Yaşın ilerlemesiyle hayatımıza giren markalar var: ayakkabı şu marka olacak, montu bu markadan, çantası bilmem nereden....

Herkesin en azından bizim bütün bunlara maddi olarak yetişmemiz mümkün değil, ama yetişebileceklerimizin de ne kadarını almalıyız???

Geçtiğimiz bayramda çocuklarımızı bayram hediyesi olarak lunaparka götürdük. Fotoğraflarda da gördüğünüz gibi çok eğlendiler. 

Keşke hep lunaparkta eğlenecek, bu kadarıyla mutlu olacak kadar küçük en azından çocuk kalsalar, keşke....

Malum oğluşumdan ayrıyım ve onu çok özlüyorum bu aralar. Her sene onun için özel doğum günü hediyeleri düşünürüm ancak bu sene daha da ince eleyip sık dokuyorum. Onun için en mükemmelini bulmaya uğraşıyorum.

Bu yukarıda gördüğünüz koltuğun adı 'Sonic-chair' . Belki daha önce görmüş olanlarınız vardır. Ben teknolojik ürünler satan bir mağazada gördüm geçenlerde ve bayıldım. Bir kere müthiş bir tasarım, dışı deri, içi süet, müthiş rahat. İçine yerleştirilen aksesuarlarla müzik keyfi, dvd keyfi yapabiliyorsunuz. Notebook için özel aksesuarları bile var. Oğlum bayılır bu koltuğa diye düşündüm önce, sonra bilgisayar karşısında, odasına kapalı çok mu zaman geçirir diye endişelendim. Ben de kullanırım, onun kullanımını da sınırlandırırım dedim sonra. Ama fiyatını duyunca kendi kendime güldüm sadece.... Bir koltuk bu kadar para eder mi?


Sonra bu gördüğünüz alarmlı saat ve altta gördüğünüz dvd player ve televizyon.

Lightning McQueen TV & DVD Player

Her şey ne kadar güzel ve ne kadar pahalı... 

Çocuklarımıza paranın satın alabileceklerinin ne kadarını almalıyız?

Onları mutlu edelim derken ömür boyu tatminsizliğe sürüklememiz öyle olası ki.

Çocuk yetiştirmek zor iş, anne baba olmak çok zor....

Bütün anne babalara kolay gelsin...

1 yorum:

Unknown dedi ki...

dun aksam ayni seyleri konustuk ..bu nesilin hepsi boyle,herseyleri var ama mutsuzlar.. yetinmiyorlar , doyumsuzlar :((
annelerimiz ile kiyasladigimda,maddi yetersizlikler disinda guvensizlik yada teknoloji hastaligi gibi kavramlar yoktu..bence oylesi daha saglikliymis cigdemim..
bu nesili yetistirmek,cok daha zor.

allah hepimizie kolaylik versin.