Her ne kadar et sevmez bir insan olsam da mangal sofraları benim için yazın vazgeçilmezidir. Yemyeşil bir bahçede, şık bir sofra, aile veya dostlarla birlikte serin akşam üstlerinde, mangal kokusu eşliğinde yenen köfteler, kanatlar, özellikle de sucuklar.
Et görmeye dayanamayan ben Kayserili olmaktan mıdır bilmem, bayılıyorum sucuğa pastırmaya. Bir de mangalda pişerse, of of dayanamam.
Yaz bu sene bir türlü gelemedi bizim buralara. Biz de bir türlü bütün aile toplanamadık. Nerdeyse yazın ortasını bulduğumuz şu günlerde nihayet biz biraraya gelip yazın ilk mangalını yakabildik bu pazar.
Oğluşumun masanın yanında poz vermesinin sebebi ne?
Sebep işte bu salata. Oğluşum elleriyle süsledi. Ortadaki domatese ayrıca dikkat!
Mangal canım kardeşime emanetti.
Közlenmiş soğanlar, kırmızı biberler ve domatesler Gülşah'cığımın ellerinden.
Hep beraber soframızı hazırladık, hep beraber keyifli bir sohbetle midelerimizi tıka basa doldurduk.
Organik yumurtalarını bizden esirgemeyen tavuklarımız.
İnsanın tenini okşayan hafif bir esinti, ışıl ışıl bir güneş, mis çiçek kokuları, çam ağaçlarının serin gölgesi ve aile sıcaklığı..... Herşey huzur doluydu. Uzun zamandır bu kadar gevşememiştim ve uzun zamandır bu kadar da yememiştim.
Huzur.............
En büyük zenginlik bence budur!